13 Aralık 2012 Perşembe

Radyoyu kim buldu?



Günümüzde hala hepimizin araçlarında müzik dinlemek, farklı söyleşileri dinlemek ve gündemden haberdar olmak için kullandığı radyo, geçmiş yıllarda televizyonun icadıyla çoğu insan tarafından kullanımdan vazgeçileceği düşünülen bir icattır. Radyonun gelişimi için farklı isimlerden, olaylardan ve keşiflerden bahsetmek gerekir ki bu konuların tamamı, modern teknolojilerin geliştirilmesine büyük katkı sağlamış devrim niteliğinde icatlar ve dahi kişiliklerin anlatılması anlamına gelir.
Radyoyu kim buldu sorusunun cevabı için akla ile olarak Hertz ve Marconi isimleri gelir ve günümüz tarihinde bu iki ismin modern radyonun gelişimine büyük yarar sağladığı kabul edilir. Ancak tarih sürecinde birçok olayda olduğu gibi perde arkasında kalan ve çoğu insan tarafından fark edilmeyen kişilerin olduğu da unutulmamalı ve radyonun icadında bilim tarihinin dahilerinden olan “Nikola Tesla” isminden de bahsedilmelidir.
Radyonun icadı için öncelikle radyo dalgalarının keşfedilmesi ve işlevlerinin tam olarak anlaşılması gerekliydi. Bilinen insanlık tarihi sürecinde radyo dalgalarını ilk olarak keşfeden isim “Heinrick Rudolf Hertz” olarak karşımıza çıkar. Berlin Üniversitesi’nde fizik öğrenimi gören Hertz, kısa süre içerisinde bu bilim dalında büyük başarılar göstererek 1885 yılında Karlsruhe Üniversitesi tarafından fizik profesörlüğüne layık görülmüştür. Fizik profesörü olduktan 3 yıl sonra da dünya tarihini değiştirecek keşfini yapmıştır. Hertz, katot ışınları üzerinde yaptığı çalışmalarla bu ışınların dalga hareketi yaptığını fark etmiş ve 1888 yılında radyo dalgalarını keşfetmiştir.
Nikola Tesla
Tıpkı ışık dalgaları gibi radyo dalgalarının da yansıma özelliğine sahip olduğunu fark eden bu bilim adamına ithafen, günümüzde kullanılan saniyedeki titreşim sayısını belirten ölçümü birimine “Hertz” adı verilmiştir. Ne yazık ki Hertz 36 yıllık kısa yaşamına radyonun icadını sığdıramadı ancak kendisinden sonrakilere dev bir miras bıraktı. İtalyan bir fizikçi, elektrik mühendisi ve mucit olan Guglielmo Marconi ise, telsiz sistemini başarılı bir şekilde geliştiren ilk isim olarak adını tarihe yazdırmayı başardı. Kısa mesafeli iletişim sağlayan telsiz sistemi radyo dalgalarının kullanılarak sesin transfer edilebileceğini gösterdiği için Marconi, günümüz modern radyolarının mucidi olarak gösterilir.
Takip eden süreçte dünya genelinde birçok bilimadamının katkılarıyla sürekli olarak geliştirilen radyo, daha sonraki adım olan televizyonun icadına da ortam hazırlamıştır. Ancak Marconi’nin kendi açıklamalarına göre; iletişim için insan sesinin radyo dalgalarıyla iletilmesi fikrini, Nikola Tesla’nın bir projesinden almıştır. Ne yazık ki radyonun icadını göremeyen Nikola Tesla, aslında modern telsizin ve dolayısıyla radyonun gerçek mucididir. Tesla öldükten 5 ay sonra Amerikan Yüce Mahkemesi, radyonun patentini Marconi’ye veren Amerikan Patent Ofisi‘nin kararını bozmuş ve patent hakkının Nikola Tesla’ya ait olduğuna karar vermiştir. Ancak bu karar için kuşkusuz oldukça geç kalınmıştır…

Fiat Panda



arabadan sonra en büyük icat bu olsa gerek böyle bir arabaya bu tekerlekler.:) ama helal olsun güzel olmuş.

11 Aralık 2012 Salı

Kağıdı İlk Kim buldu ?


Tarih boyunca insanlar, bilgiyi saklamak, bir yerlere yazmak, haberleşmek, paylaşmak istedi. İnsanlık tarihinin en önemli buluşlarından  birisi olan kağıt icat edilmeden önce bir çok malzeme yazı için kullanıldı.  Yazılar, taş levhalara, balçık kalıplara veya tahta üzerine yazıyorlardı. Hatta, ağaç yaprakları bile, gerektiğinde yazı yazılabilecek bir yüzey olarak kullanılabiliyordu. Peki kağıdı kim icat etti?
Bu sorunun cevabını vermeden önce Eski Mısır’da kağıt yerine kullanılan Papirüs ve deriden yapılan parşömenler hakkında bilgi verelim. Papirüs Mısırda Nil nehri kıyılarında yetişen yapraksız, üçgen gövdeli, 2-2.5 metre genişliğinde bir kamıştan elde edilmektedir. Kamışların içindeki yumuşak tabaka, ince şeritler halinde kesiliyor, birbirinin üstüne çaprazlama olarak yerleştiriliyordu. Daha sonra bunlar çiğnenerek düz bir tabaka haline getiriliyordu.Kurutulduktan sonra üzerine yazı yazılabilecek sertliğe ve inceliğe ulaşıyordu.Unutmamak gerekir ki papirüs kağıt değildir.
M.Ö. 13. yüzyılda, yazı yazmak için deriden yapılan parşömenler de ilk kez Mısır’da kullanıldı. Parşömen elde etmek için, hayvanın derisi, kireç içerisinde güzelce temizlendikten sonra, tahta bir çerçeve içinde iyice gerilerek kurutuluyordu. Daha sonra da, yazı yazmaya elverişli düz bir zemin elde edinceye kadar bıçakla kazınıyordu. Deri parşömenin ömrü, papirüse göre daha uzundu ama, fazla miktarda üretimi hayli zordu. Yine de yavaş yavaş Avrupa’ya yayıldı ve 1500 yılına kadar, özellikle dini yazılar için kullanıldı.
Kağıt ingilizcede Paper olarak isimlendirilir. Paper kelimesi köken olarak Eski Mısırda üzerine yazı yazmak için kullanılan Papirüsten (papyrus)  gelmektedir.
T'sai Lun
Kâğıt, M.Ö. 105 yılında Çin’de imparatorun danışmanı olarak görev yapan T’sai Lun adında bir saray mensubu tarafından icat edildi.  T’sai Lun Ağaç kabukları, bez parçaları ve diğer lifli malzemeleri özlü ve yumuşak bir hamur haline gelinceye kadar dövüp, elde ettiği hamuru geniş bir tekne içinde suyla karıştırarak ilk mekanik odun hamurunu elde etti. Daha sonra gözenekli bir kalıbı, hamurun içine daldırılıp yukarıya kaldırıldığında, su gözeneklerden süzülerek aşağıya akıyor, kalıbın yüzeyinde lifli bir tabaka kalıyordu. Bu tabaka bambudan yapılmış çerçevelerde gerilerek  kurutuluyordu. Üzerinden el yapımı silindirlerle geçilerek kullanıma hazır hale geliyordu.
Orta Asya’da yapılan araştırma ve kazılarda, üçüncü ve yedinci yüzyıllar arasında kullanılan kâğıtların dut ağacı kabukları,  keten veya pamuktan yapılmış olduğu anlaşılmıştır.
M.S. 7. yüzyıla kadar Çinliler, kâğıt yapımında kullandıkları formülü büyük bir gizlilik içinde sakladılar. Ancak, bu formül önce Japonların, sonra da Arapların eline geçti. Endülüs Emevilerinin 711 yılında İspanya’yı işgal etmeleri üzerine Avrupa’ya geçti. En eski kâğıt, yapımında tahta, saman ve bez kullanılmasına karşın “bez parşömen” olarak adlandırılıyordu. Her üç madde de iyice dövülerek ezildikten sonra su ile karıştırılıyor, sonra da tabakalar halinde sıkıştırılarak kurutuluyordu.
Bundan yaklaşık 2000 yıl önce Çinli T’sai Lun tarafından icat edilen kağıt halen modern çağın en önemli malzemelerinden biridir.

1 Aralık 2012 Cumartesi

Dizel Motoru Kim Buldu

Bazı taşıt araçları, yol ve yapı makineleri söz konusu olduğunda, bunlarla beraber Dizel motorunun adı da anılır. Bunun nedeni, sözü edilen taşıt aracının, yol veya yapı makinesinin Dizel motoruyla çalışmasıdır. Başka türlü söylemek gerekirse, Dizel motoru bu araçların ve makinelerin hareketini,çalışmasını sağlayan güç kaynağıdır. Dizel motoru sadece taşıt araçlarında,yol ve yapı makinelerinde kullanılmakla kalmaz. Kuvvet santrallerinde,büyük yolcu gemilerinde,trenleri çeken lokomotiflerde,fabrikalarda da kullanılmaktadır.

Dizel motoru da,aslında benzin motorları gibi içten patlamalıdır. Söz konusu patlama,bir silindirin içindeki yakıtın yanmasıyla olur. Patlamayla oluşan gazlar silindirin içindeki bir pistonu harekete getirir. Yani ısı enerjisi mekanik enerjiye dönüşür.

Yukarda değinmiş olduğumuz gibi, modern teknolojide Dizel motorunun uygulandığı yerler, bunlardan yararlanılan teknik çalışma alanları saymakla tükenmez.Kuvvet santrallerinde Dizel ayarında iş veren diğer motorlar,cıva buharı ve gaz türbinleridir. Buna karşılık, cıva buharı ve gaz türbinlerinin, ağırlıkları çok fazla,taşınmaları son derece güçtür.

Bütün bunları belirttikten sonra,insanın aklında belirli bir sorunun sivrilmesi tabii bir şeydir. Dizel adı nereden gelmiştir? Bu motoru icat eden kimdir?Gerçekte,her iki sorunun cevabı aynıdır. Dizel motoru, 1858 yılında Paris'te doğan ve Alman asıllı bir ailenin çocuğu olan Rudolph Diesel tarafından icat edilmiştir. Dolayısıyla, bu motor " Dizel motoru " diye tanımlanır.1858 ve 1870 yılları arasında Paris'te yaşayan,burada okula giden Rudolph Diesel,1870 de Fransa ile Almanya arasında çıkan savaş nedeniyle İngiltere'ye göç etmek zorunda kalmıştı. Sonra Münih�teki Teknik Kolej'de okudu. 21 yaşındayken mühendis olarak bu koleji bitirdi.

Kolejdeyken,öğretmeni termodinamik profesörü ünlü Von Linde idi. Von Linde, havayı sıvı haline dönüştüren ilk bilim adamı olarak tanınır. Profesör Von Linde derslerinden birinde buhar makinesinin düşük randımanından söz ettiği zaman, Dizel'in aklında daha mükemmel bir motoru gerçekleştirmek fikri doğmuştu. Böyle bir motorun pratik yönden daha büyük ölçüde yararlar sağlayacağını matematik olarak ispatlamış , 1893 yılında da bu tür bir motor yapmıştı.Motoru çalıştırmağa kalkıştığında, ilk patlamayla motor tahrip oldu.Fakat kompresyonla (sıkıştırmayla) ateşlemeli motorun çalışacağını ispat etmişti.

1897 yılında başarıyla çalışan ilk Dizel motorunu yaptı.Dünya ölçüsünde ilgi ve hayranlık yarattı.Rudolph Diesel,buluşu olan motor sayesinde büyük bir servet kazanmıştı. Gittiği her yerde saygıyla karşılanıyor, onurlandırılıyordu.

29 Eylül 1913 tarihinde, Antwerp'ten hareketle Manş'ı geçecek olan (Dresden) gemisine bindi. Londra'ya gidiyordu. Yıldızlı,açık bir geceydi. Deniz alabildiğine durgundu. Ertesi sabah (Dresden) rıhtıma yaklaştığı zaman, Dr. Rudolph Diesel'in kaybolduğu fark edildi. Yatağı bozulmamıştı. Gece boyunca onu gören kimse yoktu. Yolcular ve gemi mürettebatı arasında, Rudolph Diesel'in akıbeti konusunda yararlı bilgi verebilecek bir kişi çıkmadı.

Bunu izleyen bir yıl boyunca, Dr. Diesel'in kayboluşu hakkında çeşitli fikirler, tahminler,ihtimaller ileri sürüldü. Bazı kimseler öldüğüne inanmaktaydılar. 1914 de Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle,bu büyük mucit de unutuldu.

O tarihten sonra sadece Dizel motorunun adı anıldı.Fakat bu motoru icat eden insanı herkes unutmuştu.